Wednesday, February 28, 2007

mızmızmız

Uyku böcüğü ısırmış olmalı beni. Sabah uyanıyorum kahvaltı ediyorum çay içerken yine uykum geliyor. öğlen uykusu, akşam uykusu aa saat 11 olmuş yatiim uykusu derken şu an patatese benziyor olmalıyım. Şimdi yine bir yandan yazılara çoktan başlamış olmam lazımdı tabi ki öyle dizi dizi duruyorlar. Hele bu ay elimi sürmek istemiyorum. Diğer yandan deney için fotoğraflar çekilecek ki pzt başlayayım yok onlar da öylece duruyor. En azından odamı toplayım derken hiç elim gitmiyor. Bugün oturdum to do list yapim die ilk maddeyi yazdıktan sonra uyuyakalmışım. Ama dün beşyüz saat mızmızlandıktan sonra burcu'ya gittim. Heri potur filmleri, şarap, peynir derken bi ara keyiften havalanıyorum sandım. Sonra bitti yine uyku geldi. Amaan öf walla.

Friday, February 23, 2007

fuqua

kendime üniversite buldum. Duke ...Fakat kendisi top 20. Sonra şimdiki doktora öğrencilerine baktım Stanford var, MIT var. Bir sürü mutlu küçük hırs böceğinin minik fotoğrafları ve publicationları ve interestleri var. Proflardan iki tanesi psikoloji mezunu. Aşmışlar biraz tabi. Fakat sitede dolaşırken bir heyecan sardı bünyemi. İstiyorum istiyorum istiyorum die beynim hoplamaya başladı. Bir kendini bil dimi, belki başvurmadan önce bi şişe Felix Felicis içsem bir şansım olur ancak. Fikir Alicandan çıktı aslında Duke'a bak orda memory çalışanlar var dedi, ben de "Duke tabi tabi, orası biraz zor diil mi dedim" resmen bana küçümseme gülüşü attı. Ayrıca dalga geçtiğini de hiç saklamadan "saçmalama!, oeeh (böylegözlerini yukarı dikip kafayı yana yukarı dopru çekme hareketiyle)" dedi. Böyle ezik ezik baktım ben de sadece.

Ama sonuçta ben şimdi istiyorum evet. offff öffff üffff

Thursday, February 22, 2007

tezteztezteztez

Ah heri potur girdi araya söylemeyi unuttum. 5 mart günü ilk deneyimi yapıyorum. Kokular ok aldı. Prosedür biraz değişti. Haftaya etik kurula giriyor vee sonundaa ben gerçekten tezi yazmaya başlıyorum. Alican'la tüm konuşma boyunca kibar ol, ters bişi söylemeye diye kendime telkinde bulundum. Yalnızca haber varmı şirketten diye sorup da hayır hiç yanıtını alınca. Boşu boşuna bu kadar zaman kaybetmek ne kadar kokrunç değil mi? Delirmediğim için şanslı olmalıyız dedim. O da uzaklara bakarak bu dönem bizi olgunlaştırdı dedi. İyi dedim napalım erdik evet. Neyse ben çıktım otobüs durağına gidince orda bir kiralık oda ilanı asılıydı. Aynen şunları söylüyordu: "Kiralık oda, yatak, çalışma masası, dolap, perde, ADSL...Bavulunuzu alıp taşınabilirsiniz" Şaka filan dimi bunlar. Ben yana yakıla aylardır oda arıyım, tezimi yazım die ortamdan çatliim. Sonra böyle bir takım tesadüfler filan bişiler. Aynı gün sevgililiyle barışiyim. İlahi kozmik şaka.

Wednesday, February 21, 2007

üfff

ya ya ama ama ama...öldüüü koskaca muhteşem adam. ya ühühüh. E hiç kimse kalmadı bu çocuğun arkasında. Napıcak tek başına. Ama ne kadar şahane bir adamdı. neden öldü ki. Sirius da ölmeseydi. Albus hiç ölmeseydi. Ya neden yeni kitabın çıkmasına yakın zamanda bitirmedim ki. Şimdi nasıl beklicem temmuza kdar. Ühühüüh.

Fakat robinson cruosoe denen muhteşem yerde 6. kitabın ingiliz baskısı yarı fiyatınaydı.Ben sanırım aşırı heyecan belirtileri göserince sevgilim çaktırmadan almış bana. Sonra başka başka muhteşem kitaplar vardı. Merdivenlerin hemen başında, normal bir insanın ilk basamaktan uzanarak inceleyebilceği, benim üçüncü basamağa çıkarak orda en az yarım saat kalmama neden olan o akıllara zarar bölüm yine yeni kitaplarla dolmuştu. Her birini inceledim, mıncıkladım, ne kdar güzellerdi. İçim gidiyor her birine. Duvarlar dolusu kitaplarımız olsa, kafamızı kaldırmadan kitp okusak lord sepulcrave gibi. Şimdi ne okusam acaba?

Tuesday, February 20, 2007

yarın okula gidiyorummmm oleeeee. Fakat gel gör ki evde hazırladığım kokuların ne kadar tanınabilir olduğunu babam üzerinde test ettim. Sonuçlar pek iç açıcı değil hani. önce beş kokuyu tanıyamadı azıcık zorladım iki tane daha tanıdı. neyse heh iyi bu üçüne bişi yaparım diye rahatlatırken kendimi aa baba bu arada bunların hiç biri sana bi anı çağrıştırdı mı dedim. Durdu, baktı ve "yooo" dedi. Hiç bişi mi anımsatmadı diyince (bu sırada sanırım alt dudağım büküldü) "hımm hiç sanmıyorum" dedi. Bir sonraki aşamada nasıl hatırlamazsınn hiç mi çilek yemedin, hiç mi kahve içmedin diye üstüne yürümek vardı fakat bunu öğrencilere uygulamak üzere sakladım. Ama yok moralimizi bozmuyoruz, ıı ıh hiç bozmuyoruz. elbet bişi hatırlayan çıkar dimi ama ya çıkmazsa. Bu arada sanırım en az bir birinci sınıf öğrencisi bana utanmıyor musun milletin burnuna çamaşır suyu dayamaya, etiğe aykırı bu, aykırı diyorum etiğee diye tafra yapıcak. (Etik demişken anneme kokuların bir kısmının kötü koku olması gerektiğini söyleyince bana kusmuk kokusunu önerdi, sonra da bak ne güzel işte hepsi şarhoşluk anıları dökülür birer birer dedi. Yaratıcı walla ama sanırım her sabah kusmak ve onları şişelemek arada bir de tazelemek zor olurdu.)

Saturday, February 17, 2007

Accio

heri potur ilkçıktığı zamanlar bu fena bir kitap çocukları gerçeküstü şeylere özendiriyor diye eleştirmişlerdi. O zaman da psikologlar çıkıp çocuklar ayırır böyle şeyleri hiç etrafta bir tane gördünüz mü büyücü olucam ben diye okul bırakan demişlerdi. Şimdi ben okudukça birgün boş bir handan içeri girsem ve rastgele bir yere dokunsam ve karşıma yepyeni bir dünya çıksa diye hayal ediyorum. Onların yaptığı her bir şeylere özeniyor, öyleki okul zamanımı hatırlayıp benim de eğlenceli derslerim vardı keşke çalışsaymışım diyorum. Ben de kazan istiyorum, ben de şölen istiyorum. Yani sonuçta yok o yalan, ayırır da özenmez de normal hayattan sıkılmaz da bıdı bıdı bilmemne. Psikologlara güvenmemek lazım hele televizyona çıkanlara hiç . Bu arada psyl die bir gruba üyeyim insanlar sürekli kınıyorlar birbirlerini orda, mesleğe saygısızlık yapıosunuz bilmemne bey ne demek miş o öölee gibi mailer dönüyor hep. Bir çocuk askere gidicekmiş diplomasını kiralamak istiomuş sigortası başlasın die. Amanınnn sanki kıyamet koptu herkes nasıl ciddi nasıl kendini kaptırmış. Mesleğin düşmemiş son kalesi her biri. Sanki çocouk gidip çalışsa doğru düzgün bişi yapıcak ordan. Tüm psikoloji camiasına sinir oluyorum. Paralel evren yaratıcam ben, katılmayak isteyenler isim yazdırsınlar.

Thursday, February 15, 2007

yeni odamda oturmuş bilgisayarda pür dikkat birşey okurken aniden odanın şekil değiştirip kendimi büfenin ortasında tabakların tam yanında oturuyormuş gibi hissettiren algı değişikliği sayesinde deli gibi çarpmaya başlan kalbim uzun süre sakinleşmedi. Ah dedim yine yabancılaştık alıştım da ama yine korkuyorum her sefer. En son iki gün önce perşembe kelimesine yabancılaşmıştım. o kadar derinlemesine inceledim ki perşembe kelimesini ve o kdar anlamsız geldi ki ben heralde bunu attım kafadan yok haftanın perşembe die bir günü demiştim. Ama bu kararla iki saat kalbim çarpmıştı. Bazen bir elmaya, bir noktaya ama genellikle kendime yabancılaşıyorum. Şimdi bugün de klavyeye dokunan her bir parmağımın ucunda kalp atışımı hissedebiliyorum. Ayrıca sol elim uyuştu. Ben de kalktım kuşi'nin getirdiği St johnn wort denen zımbırtıyı kullanmaya başladım. Bakalım ne menem bişimiş. yandan yemiş anti depresan bu kendisi, serotonin arttırıo ama nereye kadar görücez. mood balance mış olayı. İşimiz bunlara kaldı ya hey allam. Bari placebo yapsa dimi

Wednesday, February 14, 2007

yeni bir ev

Ne zor iş şu taşınmak. Koli koli koli taşı taşı aç aaç aç sonra en fenası yerleştir bir de onları. Ben zaten yıllardır biraz orda biraz burda yaşadığım ve evimi üs gibi kullandığım için aman nolcak ya az eşyam var hemen biter demiştim. Yalnızca üç çeşit preciousss'ım vardı. Kitaplarım, kozmetiklerim, ders kitaplarım notlarım. tek mal varlığım olan bu üçlü yerleşme esnasında resmen canımı çıkardı. Hiçbiri girmesi gereken yere sığmadı. Benim de gözüm döndü öeeh madem bağlı yaşamayı sevmiyosun bir kısmından artık vazgeçmek lazım dedim. Çoğu insanın yıllar önce yaptığı bişiyi yapıp yüzlerce makalemi attım. Böylece bir nevi lisans ve yüksek lisans hayatımla vedalaşmış da oldum. yer açıldı tabi sonra bir sürü bir nebze daha sığıştım. Yine de küçük burası içim daralıyor biraz. Belki de ilk defa camında demir olan bir evde oturuyorum ondandır. Tabi ki yangın çıkması ve camlardaki demir yüzünden kaçamamamız gibi felaket senaryoları da kuruluyor bilinç altımda. aa bi de bugün sevgililer günü. Ben çeviri yapıcam ve heri potur okucam. En güzeli

Thursday, February 08, 2007

lost'u çok izlemekten olsa gerek gözümü çıtır bürüdü. Her biri çıktığında ayyyy demekten alamıyorum kendimi. Hepsi ayrı bir zat-ı şahane ama yine de bende de bir sorun var. En son eco öldüğünde "ay anne aslında bu da hoş adam" diince bana inanmaz gözlerle bakıp, senin gözün dönmüş dedi. Ben hala kafası görünmez kılındığı takdirde alt tarafının gayet de iş görür olduğunu düşünüyorum. İşin garibi yaşlısı da güzel delisi de. Bu kadar güzel insan bir arada çok tehlikeli. Hele de biz zavallıların burada 500'de bir filan oyh denebilecek güzellikte insanlarla karşılaşabildiğimizi düşünürsek. Mesela ah bi House olsa çevrede. Evet evet belli sayıda insan başına bir House muş, lost çıtırlarıymış efendim anime kahramanlarıymış bişilerin düşeceği bir toplum hayal ediyorum. Son zamaların en güzel hayali oldu bu çok destekliyorum kendimi.

Friday, February 02, 2007

Gankutsuou

şu muhteşemliğe bir bakar mısınız. Nasıl bir karizma, nasıl güzel renkler, saçlar, kıyafetler


çok leziz bir anime kendisi. Kontumuz, pelerini ve kulakları kusursuz gerçekten. Hikaye zaten malum yalnız bu sefer gelecekte geçiyor. Daha hepsini izleyemedim ama sonuna kadar süper gideceğinden emin gibiyim. Bakın bir de bu var


yavaş izleyim de hemen bitmesin. Fakat yine de ichigoooo demekten de alamıyorum kendimi.