Sunday, November 26, 2006

amerika'ya doktoraya gitmek isteyen ama tek başına gitmekten korkan doktora arkadaşları aranıyor...aslında Avrupa'da mastera gitmek isteyen master arkadaşları da aranıyor...Şimdilerde şu consumer behavior olayı ilgimi çekmeye başladı. özellikle de virtual dünyalardaki paltformları gerçek dünya markaları istila etmiş. bununla ilgili çalışan çok insan var. hoş bir konuya benziyor. Birisi ben gelirim derse araştırmaya başlayacağım, haber bekliyorum :)

Saturday, November 25, 2006

naruto mangası sinirime dokunmaya başladı. Şimdi Shikamaru team bir yerlere dövüşmeye gidiyor ama sırf konoha çevresine varmaları 3 hafta alıyor. İlk akutsuki ile karşılaştılar, iki bıçak attılar bitti bir bölüm daha. bunlar daha ezeli dövüşücekler, sonra ölmüş gibi olup dirilecekler amaaan ne uzun. acaba ne zaman biter bu naruto. ayrıca part2 anime olarak başlayınca adı değişecekmiş galiba hurricane bişi olacakmış. naruto wind temelliymiş ya ondanmış.

ben de 1 de uyanıp, uzun bir kahvaltı yapıp, gazete okuyup müzik dinlemeye başladım. bu arda bir demlik çay içtim.

önümde üç opsiyon var. biraz daha çay içerek, müzik dinlemeye devam ederek normal bir cumartesi geçirip kirap okumak, altın elfin neden normal hayvan kanı ile beslenemediğini anlamak.

ikincisi şimdi çalışmaya başlayıp salıya kadar yapmam gereken işleri ancak yetiştirmek. bunun içinde tamamı iş dünyası temelli yazıları derlemek var. sonra zirzop araştırmaları da yapmak hatta konusu da şu: zıtlıklar dünyası internet. yö kopya pasta yapsın die yazı yazmak filan.

üçüncü opsiyon olarak da bulmaca çözmek ve üstüne yanlış yönde kuantum sıçramalar isimli tubitaktan çımış bilimsel araştırmalarla ilgili kitabı okumak.

akşam çıkma opsiyonum da var aslında. o piti piti. evet çalışmaya başlıyorum üf. hem de yarın sabaha kadar. üühühü
bu arada yepyeni bir anime'e başlamak üzereyim, elf vampirler içeren bir kitapla normal elfler içeren bir kitabı aynı anda okuyorum, bir de play station oynuyorum. hahayt bir de heykel yapmaya başladım. alttakileri yapamasam da en azından bu üsttekiler biraz biraz idare ediyor. bunu da söylemeden edemedim.

Friday, November 24, 2006

bennn diyorum kendi kendime ben nasıl olur da aylardır taksime çıkıp doğru düzgün içmemiş olabilirim. akdenize 6 da oturup 3'te çıkmayalı ne kadar zaman oldu nasıl hatırlamam. dansetmeyi unutmuş olabilirim sanırım. (insan bilmediği bir şeyi nasıl unutur dimi ama belki sallanamayabilirm bile artık). ah ah canlı müzik dinlemeyeli ne kadar olduki acaba. çok fenayım çok. tam olarak şunlara ihtiyacım var.

cuma gündüzden okula gidilmeli, orda çay bişiler kepekli tost sonra bebğe inilmeli
bebekte sahilde biraz içtikten sonra eve gidilmeli güzel bir bilim kurgu izlendikten sonra uyunmalı
cumartesi öğlen taksime çıkılmalı
bütün pasajlara girilip çıkılıp, çılgın alışveriş yapılmalı
güzel bie yemek yenmeli ama az çünkü sonra göbeğim şişyor bira içemiyorum
sonraaa doğru akdeniz, orda bir sürüüüü bira.
sonra gidip biraz başka yerde oturulmalı
sonra da gidip dans edilmeli
dans üstüne mutlaka bir şeyler yenmeli, mümkünse bambi
sonra oldum ben bu akşam sigarası içilmeli
eve gidince hop pijama ve deliksiz bir uyku
pazar da kitap, film, anime, tembellik

ne gusel dimii hı?

Wednesday, November 22, 2006

ayrıca dün gece eve gidip zırlamak itibariyle karar verdim ben bu işten ayrılıcam. evet evet kesin kararım. hadi bir son damla patlasın. ayrıca birisi de bana fikir versin bak bu işi yap o güsel die hadi lütfennnnnn

Monday, November 20, 2006

yine bir sürü işim vardı ama bu hafta gerçekten neredeyse hiçbirşey yapamadım. yapamadıklarımın üstüne bugün maille yenileri eklendi eminim yarın sabah dahası da eklenir. sevdiceğim hasta aklım onda, bir de mutsuz da ben de mutsuz oluyorum bu yüzden. ben artık bu saat olmuşken öööh napim canım bu hafta bööle oldu, kapatırım nasıl olsaya kendimi inandırıp, madem bişi yapamıyorum, aklımı toplayamıyorum bari ööle boş boş oturmuş oluyim bir gün deye ikna etmeye çalışıyorum.

yarın bunun arbedesi yaşanır büyük ihtimalle ama sevgilim iyileşmedikçe hiç öenmli diil. ya da en azından nasıl iyileşeceği belli olsa bir an önce keşke.

Friday, November 17, 2006

narutodan son havadisler

ve ulu Gaara'ya ne olmuştu. İçindeki bijuu çıktıktan sonra hala süper karizmatik olmaya devam edebilecekmiydi. ayrıca nerdeydi ne yapıyordu ve onu neden hiç çizmiyorlardı

Shikamaru sigara içmeye başlamasıyla daha da büyük bir hayran kitlesine ulaştı. Ama ona Asuma en son en demişti, Asumanın başına saksı mı düştü neden durup dururken kendini feda etti. king kim kardeşim neden kulaktan kulağa konuştular

şimdi hokage yine süper karakter orochimaru'nun ruhunun kollarını kestiyse ve sadece bunun için sonsuza dek cehenneme gitmeyi kabul ettiyse, bu orochimaru nasıl beden değiştirince yine kolları oldu.

vee naruto'nun yeni jutsusu nasıl olacaktı. Sasuke'yi dövebilecekmiydi. nine tail o dövmesi lazım bence.

neji nerde, lee nerde diğerleri nerde aaa bu akutsuki hiç eğlenceli değil. yalnız three taili mor çizmişler çok güzel olmuş. wallpaper yapılası.

Wednesday, November 15, 2006

cıp tıs

öyeeh atraksiyon istiyorummmm. dehşet, ihtiras, kan, vahşet, aşk, hareket uheuhe.

no boy no cry

caponca müzikler dinlemek insanda komik bir his uyandırıyor. Ben anıra anıra çalıştığımız bir günün ardından eve gelince (tabi çıtırın evine diil kendi evime) gelince bunlarla kendimi enerji veriyorum önce. Sonra da ağlamaklı olanları listeleyip azıcık halime acıyorum. aaa hasta mısın nesin hadi bak hop hop diye tekrar gaz olanlara dönüyorum.

Şimdi bu çok psikopatça gelebilir ama yaptığım işi seviyorum. İçten içten hissediyor ama kondurmuyordum kendime. Ama galiba kabullenmem gerek artık. Yalnız ofisi sevmiyorum daha doğrusu oraya gitme fikrini. Ofisin bireylerini seviyorum mesela, küçük çaplı yeni bir rol model bile edinmiş olabilirim ama orda olmayı sevmiyorum. Hatta galiba o kadar sevmiyorumki orda karakterim değişiyor. YÖ'nün deli deli şeyler yapmasından milletin huzurunu kaçırmasından, herkesi sıra dayağına çekmesinden çok nefret ediyorum mesela. ama beni eğitimlere götürmeyi kabul etti hatta mutlu oldu galiba bu yüzden 0.5 puan veriyorum kendisine.

Bir de yine sevgili alican'a çok kızmaya başladım. ya üf çok sinirleniyorum. bi haber ver dimi düdük.

burcu bebeği özledim. Daha özlü bişiler yazmak istemiştim ama barnaklarım uyuştu. gündüz çok yoruldular, çat çat, şimdi bi de oda soğuk iyice büzüşük oldular. bardak koydum kulağımın altına beynim damlıo içine şıp şıp. gece yatarken geri doldurcam.bu bardak olayı iyi zaten beynini mikmek isteyen birisi olursa uzat bardağı takılsın o sonra geri alırsın, daha zahmetsiz.

Monday, November 13, 2006

küçük bir yaşam alanı talep ediyorum. dışardan bakınca içine sığabileceğim bir dikdörtgen olsun içinde virtual reality. hergün iki saat içine girip dinleneyim. lütfen birisi bunu benim için yapabilir mi?

Sunday, November 12, 2006

şu düğün hadisesini sağ salim atlattık ya üzerimden feci bir yük kalktı. kıyafet cinnetlerine hiç girmek istemiyorum bir şekilde zulamdan bişiler çıktı, bir de tıkırık bir ayakkabı alındı neyse o iş oldu.

bir sonraki aşamada trene binme olayı vardı. Sigara içilmeyen vagonda dört saat. klostrofim iki gün önceden dürtmeye başladı beni ama ben onu pek de dinlememeye çalıştım. yine de tren kalkmadan 10 dakika önce titreyen ellerle sigara içip, yok yok iyiyim süperim die kuyruğu dik tutuyodum. yola çıktığımız ilk 15 dakika konuşamadım ama sonra yavaş yavaş gevşemeye başladım aa pek de fena diil istersem dolaşırım canım trenin içinde diyerek iç sesim de bu sefer benden yana davrandı. bugun dönüş yolunda yemekli vagonda bira içerken bol yeşilli dağların arasından geçerken jöle kıvamına gelmiştim bile. sonuçta tren çok güzel birşey, çok keyifli, çok rahat insan kendini pek bir film kahramanı gibi hissediyor.

ama düğün dedin mi işler orda çok fena değişiyor işte. biliyorum ben önyargılı bir insanım ama bunun farkında olduğum için kendimi olayı yerinde inceleme şansı da tanırım. İşte bu düğün bana önyargılarımda ne kadar haklı olduğumu kanıtladı. devasa bir düğün salonu, belliki çok hazırlanılmış, çok prova edilmiş duygusal anlar yaratma çabası. gelinle damadın bağıra çağıra evet kabul ediyoırummmmm demesi (aman evet biliyoruz kabul ediyosun yoksa biz ne bok yemeye geldik buraya kadar) sonra slow danslar, hop göbek havaları şakkıdı şakkıdı oooh. gelinle damadın o devasa salondaki devasa sayıdaki her bir insanı öpmek için uzuun bir yolculuğa çıkması. öpüşürken gülümsemekten yanak kasları yorulmuş arada duvara dönüp normal durarak dinlenelim haydiii tekrar öpüşmeye. mıncı mıncır kımıl kımıl allam cinnet.

bu arada bizim masa kategori dışılar masasıydı. alakasız tipler toplanması. yemekler pek bir felaket ötesi olduğu için aç kalmakla beraber, iki kadeh içki hakkımız vardı. ben ilk yarım saatte bu hakkımı doldurdum ve içki olaı biraz pahalıya patladı. ama vahe de başka hiçbir koşulda orda o kadar saat oturmayacağımu bildiğinden bittikçe bardak doldurdu sağ olsun. düğün girişi ve çıkışı kavga ederek de biz kendi aramızda eğlenip geceye renk kattık. yalnız topuklu ayakkabı üzerinde yürüme hissinden hoşalndığımı itiraf etmeliyim, insan yürürken kıvırabiliyor çok eğlenceli. bu arada vahe önce çok kötü giyinmiş bir kız gösterip bak bu senden çok daha kötü diyip sonra da bunu toparlamak için bütün gece çok güzelsin pek şahanesin diye laf attı bana. bilmem artık hangisine inanmak lazım. iddia ediyorki fikrini yanlış cümleyele ifade etmiş bence daha bir freudyen slip ama neyse. yeteri kadar kavga ettik zaten bu hususta. dönüşte ben uyurken kafamı öpünce unuttum ben de kızdığımı.

haha haftasonunun en bomba olayını unuttum. iki kişilik odada yer ayrıltılmıştı bize. gittik ki meğerse beraber kalmak için evli olmamız gerekiyormuş. adama iki ayrı oda tutsak da sonuçta aynı odada olacağımızı, bizi uğraştırmamasını söyledik ama adam burası resmi kurum dedi başka bir şey demedi. sevgilinle aynı odada kalamazsın, 16 yüzyılda yaşıyoruz ya biz de. eğlenceli oldu ama sonuçta yasak olmasına rağmen oda değiştirince normalde üzerinde durmayacağın bir konu oyun gibi oldu. aferin onlara.

Friday, November 10, 2006

aaaaaa bu ne ayol iş yetiştiricem diye kasmaktan blog yazamaz oldum. ama bekleyin çok yakında geliyorum.

Saturday, November 04, 2006

What it takes to be great

ünlüüü fortune dergisi What it takes to be great yazısında demişki:
"Research now shows that the lack of natural talent is irrelevant to great success. The secret? Painful and demanding practice and hard work"

demekki artık ay yeteneğim yok napalım diyerek sıyrılamıcakmışız işin içinden. iyi tamam çok güzel çok çalışalım ama benim burdabir problemim var. Hangi konuda çalışacağımı bilemiyorum. neyde "great" olmak istediğini bilmeyenler için de birşeyler yazsalar keşke. bak o zaman nasıl great oluyoruz. (tabi bi de önce kıçını kaldıramayanları ayağa dikme yolları diye bişiler yazmaları lazım)(tabi biliyoruzki bunların hepsi uyduruk, yalan, olsun bi umut işte)(örnek 10 adımda iç huzura kavuşun- ya hadi ordan yürü git) (ay bide anı sıkıştırıyim yıllar önce bir kendini bilmez bana aaa psikoloji okuyorsun ve tavuk suyuna çorba okumamışsın, bence okumalısın süperdir demişti, koşarak uzaklaşması gerektiğini belirtmiştim ben de, çok kibarımdır)

Friday, November 03, 2006

torrente açık mektup

sevgili torrent,

seni o kadar çok seviyorum ki sensiz yapamıyorum. seni kullanmaya başladığım günden beri hayatım değişti. hele bi de portumu açtımmı, bir sürü seed buldum mu benden mutlusu yok. filmler sende, oyunlar sende, müzikler sende, herşey sende walla. en son bana aynı filmi başka isimle yutturdun ikinci kez çektirdin ama olsun yine de çok tatlısın. yalnız senin yüzünden 5 gb kotam doluyor olan bana oluyor ama napalım olur o kadar da. Şimdi ben deli deli film indirmeye gidiyorum. sen kal sağlıcakla

ps: net limiter sana da hastayım.
ps2: scanner darkly filmi gerçekten pek başarılı olmamış. olsun yine de izledik iyi oldu.

Thursday, November 02, 2006

okuluma gitmek istiyorum. kışın çok güzel oluyor güney kampüs. otobüsten inip, hemen yokuşun başında her zamanki gibi bi sigara yakıp, mümkünse müzik dinleyerek, soğuk rüzgarda aşağı inmek istiyorum. kantine girince bizim psikologları da kağıt oynarken bulmak isterdim ama o pek imkansız. en azından belki kuşi gelince bir eski günler canlandırması yaparız. neyse, ben en azından kantine gidip çay aldıktan sonra, bir masa bulup, hop ikinci sigarayı yakmak istiyorum. sonra belki kitap okumak, bulmaca çözmek filan bişiler. sadece orda olmak istiyorum.

bu arada gözümün içindeki su kesesi kılıklı yer yırtılmış. bi de göz tansiyonum varmış. ya kör olursam, her şeye daha çok bi bakiim bari. ne bu ya her sene başka bir uzvumu kaybetme tehlikesi yaşıyorum. sıkıldım walla

sevgi kelebeği

Wednesday, November 01, 2006

yakında bir düğün hadisesi var. Gitmek durumundayım ne yazık ki. hem de öyle yakın arkadaşım bile değil vahe'nin arkadaşları. mutlu bir çift olarak daha da çitfleşmek isteyen mutlu iki insanın bu mutlu gününde yanlarında olucaz. bir nevi mutluluk yumağı yani tam bana göre.

bi kere hayatımda hiç olmadığı gibi şimdi de şık bir elbisem yok. topuklu ayakkabılarım yok. Ama bunların kısa süre içinde edinilmesi lazım. çok edilgen olmam lazım. Şimdi gözümde canlanıyor, ışık hızında bütün dükkanlara girip çıkıyorum, kıyafetlerin ne kadar çirkin olduğu konusunda homurdanıyorum mütemadiyen. Eh idare eder bişi bulunca giy çıkar yapıyorum. Bu sırada sıcak basmaya, sinirlerim gerilmeye başlıyor. o gün bişi bulamadan eve dönülüyor. Sonra ben gitmekten vazgeçiyorum, vahe beni ikna ediyor. Sonunda çok beğenmesem de bişi alıyorum, topukların üzerinde durmaya çalışarak ve gülümseyerek bütün geceyi geçirip allam noolur şu 5 saat hemen geçsindiye içimden içimden söyleniyorum. Vahe sıkıldın mı canım diyor ben yooo iyiyim iyiyim diyorum ve böylece geçiyor gece.

zaten o düğün denen şeyler başlı başına çok saçma. İyisin, berabersin, mutlusun, görüşme ya da beraber uyuma konusunda pratik sorunların yok tutturuyosun imza atıcam bennnn, atmak istiyorumm, o çirkin yüzüklerden takmak istiyorum parmağıma diye. aylarca hazırlık yapıyosun, koşturuosun, gelinlik damatlık, kalabalıklar, böyle bir danslar sohbetler, herkes içinden sıkılıyor ama çok. bu olunca rahat ediyosun. Kanunlara uygun şekilde sevişmeye başlıyorsun. yasal seks. bir de sanıyorsun ki yanındaki senin oldu artık. kanun namına o benim malım. imzam var kapı gibi. senin adamın, onun kadını. Ay bu ne gereksiz bişi ya. hadi çocuk için olsa neyse durduk yerden neden yapılıyor bu işler onu anlamıyorum işte. kutsal aile kurumuna hakaret ediyorum ayy çok korkunç bi insanım. ama düşünsene artık senin yatağın bile olmuyor. senin özgürlük alanınn nohut kadar kalıyor, ben değil biz, sen değil siz. Ama garip bir şekilde bu aralar herkes biz-siz leşiyor. en iyis alayım ben bir elbise hepsine giyerim işte.