Wednesday, March 28, 2007

çıtır

Son zamanlarda karşı karşıya kaldığım çıtır eksikliği geçen pazar bir sinema seansı ile uzun süreliğine son buldu. 300 kas yumağı adlı filmde kral leonidass'ın hangi baklavasına baksam karar veremedim. Saçmış, sakalmış, gözlermiş, sesmiş aman zaten eridik bittik. Eh tabi o mini mini donu ve pelerini olmasa olmazdı. Ayrıca böyle bodozlama giriyordu perslere bir de vin dizel benzeri sesiyle "spartiannsssss" diye kükrüyodu, en daha naapsın adam çok şahane çoook. Sonuç itibariyle filmi de beğendim, adamı da beğendim, beğendim adamı evet, fimli beğendim yani ama ooo adamı da beğendim. Adama fon olarak arkada onun gibi 10 tane olmasını daha çok beğendim. Evet hep böyle filmler yapsınlar, günlerimiz şenlensin. oyh

Saturday, March 24, 2007

ilkbahar depresyonu

tam 15 dakika önce allam yine göz altlarım ne kadar korkunç gözüküyor diye aynaya bakarken bir an ay saçlarımı da boyamam lazım diyerek şöyle elimi saçıma götürdüm. Bir farkılılık vardı orda bi şey pırıl pırıl parlıyordu. Nassı yanii diye biraz daha yakından bakınca ne göreyim bir beyaz tel var saçımda. Yo yo olamaz hayır diye o tek saç telini ayırıp inceledim ucu hafif kızıldı altı bembeyaz. Sonra başka var mı diye aradım önlerde yok gibi geldi annem gelince arkalara da baktırıcam. Acaba koparsam mı dedim ama bir zamanlar deli deli izlediğim (evet ben bile delice ayakkabı almak, tikitoş giyinip öyle sokaklarda yürüyim istemiştim o zamanlar) sex and the city'den Samantha'nın güzide bir sözü çalındı kulağıma, vazgeçtim. Şimdi önde duruyor öyle. Dursun aslında noolcak tek bir tel dimi? Haha hadi canım kimi kandırıyoruz bu bir işaret hatta ilahi işaret.

Çünkü aslında durum daha vahim. Göz altlarıma bakma nedenim de kuşinin blogunu okumuş üstüne de başka bir amerika doktorosı insanının blogunu okumuş olmaktı. Kendi halimi çok sıkıcı bulmuş hadi biraz daha nefret edeyim kendimden diye göz altlarımmış, siyah noktalarmış onlara dalayım demiştim. O saçı görmeseydim de zaten ay çok topalak bir insan oldum diye hayıflanıcaktım. İlla bulucaktım birşey yani o da imdada yetişti. Ve objektif olarak bana evet bak yaşlanıosun dedi. Şu an öf canım insan 25 yaşında yaşlanırmı hiç diye aklından geçiren varsa hemen suratuna bir tokat atmak suratiyle sustursun kendini. Evet işte yaşlanıyor, içi geçiyor, kendi yatağında uyumayınca sırtı tutuluyor, iki koşunca bacakları ağrıyor, içki sonrası sabahı başı ağrıyor ayrıca yalnızlaşıyor. Ben bu aralar sigara içmeye bile süpheyle yaklaşır oldum. Gerçi yediremiyorum kendime ama geçiyor işte aklımdan.

aklımdan tüm bunlar geçerken tek çözümün yeni sabahlığımı giyip, uyanalı daha 3 saat olmasına rağmen yatağın içine girip deriiin bir uykuya dalmak olduğunu düşünüyorum. Ayrıca uykudan uyandırmak için bir insanı öpmenin iyi bir fikir olmadığını da düşünüyorum rahatsız edici bir durum uyanınca ilk gördüğün şeyin birisinin burnu olması hafif bir dürtme daha iyi iş görür kesinlikle.

Friday, March 23, 2007

kıssadan hisse

John locke'u seviyorum ben. Dambıldor'un severus'a inanması nasıl "işte canım çok pişman olmuş" gibi basit bir şeyle açıklamayla inandırıcı olmuyorsa bu adamın aa napim basıverdim düğmeye açıklaması da inandırıcı değil. Evet bu Locke şahane bir insan aksi kanıtlanana dek buna inanmak istiyorum.

Şimdi bir araştırma vardı bi zaman okumuştum şanslı olmak dış güçlere bağlı değil kişinin kendisi yaratır diye. Araştırmada deneklerin okudukları birşeyin içine bunu gösterirseniz 100 dolar kazanıcaksınız gibi bir şey yazıyorlarmış. En başta kendini şanslı olarak nitelendirenler bunu okuyunca ahaha bakın be buldumm oley diye mutlu mesut gösterirken, kendini şanssız sayanlar okuduklaru halde şaka heralde bu diye geçiveriyormış. Şöyle bir çıkarım yapmışlardı, kardeşim önündeki fırsatı görmezsen körsen şanssızsın işte, kesin senn başına normal hayatta neler geliyorda sen amaan diyip geçiveriyorsun. Ahanda bak kanıtı bi yüz dolar kazandm bile diyemedin.

bir de büyük fenomen learned helplesness var. Bir yere kadar ağzına sıçılırsa ve umudun biterse, durum ortadan kalksa bile sen denemekten vazgeçiyorsun. Farelerde yapıyorlar bunu ben yeraltı bir psikolojik araştırmalar merkezi varsa eğer memnuniyetle hiç bir etik sıkıntı çekmeden insanlar üzerinde de uygulayabilirdim. Aslında dünyanın kesin bir yerinde vardır böle şeyler kim bilir neler yapıyorlardır. Neyse konuyu saptırmayalım, araştırmalar böyle diyor işte...

Bir de bir dizide ya da animede herkes birbirinden karizmatikse olmuyor, şimdi renji'yi ikkaku'ya yalvarırken görmek, ikkakuyu'da Zaraki'ye yetişmek için debelenirken izlemek insanın kafasını karşıtırıyor. Yok rukia'nın kılıcı en güzeli, ama renji'de bi yandan öteki kuchiki'ye yetişmek için yırtınıyor, ama gidip ichigo kuchiki'yi bankaisi açıkken yeniyor filan. Aaaa aman noluyoruz kime hayran olucaz şimdi. Ayrıca renji'de şekil mükemmelken neden hep yeniliyor. Souçta bir tek süper kahraman olsun hepimiz ona hasta olalım bence.

Friday, March 16, 2007

dip sos

okulda geçen bir haftadan sonra koku grubunu bitirmiş bulunuyorum. En azından şimdilik. Bazı sapıtık insanlar naftalini boya, rakıyı şurup, uhuyu ispirto zannettiği için belki bir bu kadar daha koku grubu yapmam gerekecek. Ve beklendiği gibi tip tip insan geldi deneye. Bir tanesi rakı koklamanın dini inançlarıyla örtüşmediği söyleyerek bana kızdı, bir diğeri tentürdiyot koklayınca bayılıyorumuş meğerse böyle bir fena oldu zor topladı kendisini.

havasız bir odada tüm günü geçirip, sadece 3 tane tanıdık görmek elbette bana da iyi gelmedi. O zamanında bütün gün oturduğum kantinde bile oturamadım sıkıntıdan. Öyle ki yemekleri okul içinde yürüyerek filan yedim. Sonra ikinci sınıfa geri dönemyi çok istedim, bana master tezimi bu master nası bişi ben de psikolojide okuyorum diyenlere boş bişi gerek yok dedim çok şaşırdılar. Sonra kendime sordum tabi e madem boş neden bir tane daha yapmaya kasıyorsun diye ama o sırada yeni öğrenci geldi düşünemedim.

ayrıca orta kantinin çayı eskisi gibi güzel değil, şimdi o çarşıdaki köfte yapan yerin çayı güzel. Kepekli beyaz peynirli pofidik kalıyor yeteri kadar basılmamış oluyor. okulda sigara satılmıyor artık. Nbz çok çirkin bir bina. okulda uzun kıvırcık saç modası var ve hala pantalon üstüne çizme iğrençliği devam ediyor. Neden böyle bişi var ki ya kazak üstüne sütyen takmak gibi. Ben de öğrenci gelmezse ses kayıt cihazına saçma saçma konuşmaya devam ediyorum.

ayrıca bir de genel hayat mevzuları var. Sonra mesela yürürken ayakkabılarım gıcırdıyor sinir oluyorum. Bir kişi için girilmesi gereken 188 variable var. Ayrıca sevgili istemdışı bir ego terbiyesi girişimi başlattı sanırım üzerimde. Ben yine de direniyorum. Son olarak sabahları yokuştan inmek hala çok keyifli hatta sanırım günün en güzel kısmı.

Saturday, March 03, 2007

liste

-haftanın karizmatiği: Severus Snape (oyf canım çok fena, ben de ağzımı kıpırdatmadan konuşucam artık)
-haftanın şarkısı: Heroes come back /Naruto'nun yeni giriş şarkısı çok süper şahane bişiama full size'ı yok galiba daha tv size bibuçuk dakika hiç kesmiyor.
-Haftanın kitabı: The Scar/ China Mieville (Aynı zaman Toofıl çalışmaya yarıyor, kuşim saolsun)
-Haftanın filmi: Elbette heri potur ve ateş kadehi (Ron bu filmde kendini aşmış ayrıca çok da güzel giyiniyor)
-Haftanın çıtırı: Pek yok
-Haftanın arzu nesnesi: External hard disk
-Haftanın baskın öğesi: Uyku/nasıl biticek bu yazılar?/nefret ediyorum, nefret ediyorum

Friday, March 02, 2007

patik atar

biraz önce birşey araştırırken bir psikiyatrla yapılan söyleşiyi okudum. Röportaj yapan adam "nedir şu panik atak dedikleri, nerdeyse bir sosyal statü haline geldi geçirmeyen ayıplanıyor" diye sormuş. Hangi kendini bilmez panik atağı sosyal statüyle aynı cümle içine kullanabilirki. Yani bi panik ataklı heralde şöyle derdi buna (ben dedim walla)"ya evet evet panik atağım sayesinde sosyal statüm yükseldi, ne güzel bak artık bokumdan bile korkuyorum bence çok klas bişi". Neyse doktor adam da anlatmış çok özel durumlarda çalışması gereken ve dövüş, kaç, donup kal şeklindeki tepkileri yaratan devre panik atakta durup dururken ortaya çıkar diye. Sonra kimse ölmez, bayılmaz ama feci halde terörize olur demiş. Evet doğru gerçekten bu amygdala denen manyak beyin bölgesi diğerleriyle birlik oluyor hoplaya zıplaya çığlıklar atmaya başlıyorlar kafanın içinde. Yalnız hiç bir yerde yazmıyor bu ben ondan tip vericem, kendi kendini azarlamak o anlarda ve bunu nöronların kaşısında oturan bir öğretmen olarak gözde canladırmak feci işe yarıyor. Aynen bir riddikulus, böcürt ilişkisi vardır burada. Kafanda komik bişi hzırla, konsantre ol, asanı salla, asan yoksa neyi sallıosan salla, ve gül. Ayrıca çok alakasız ama kol kası çok süper bişi onu da eklemek istedim. Bu başlığı da öyle şimdi uydurmadım onu da anlatıcam sonra komik o baya burcu bilir.