Friday, October 27, 2006

hımm..hani sabah güneş doğmadan uyanırsın, şöyle bi salaklaşırsın, saat kaç nerdeyim noluyor faslı geçtikten sonra anlarsınki zamansız bir uyanma içindesin, daha önünde uyumak için bir iki saatin var. Oda soğumuştur ama sen yorganın altında ayaklarını kıpırdatıp, ana rahmi pozisyonuna dönüp, yorganına iyice sarılırsın. ben hep bu anlarda kendi kendime gülümserim ve bunun hayatın en mutlu anlarından biri olduğunu kendime anımsatırım. bugun de hayatın bu süper mutlu anını yaşayabildiğim için tüm gün keyfim yerindeydi. ikinci mutluluğu da sigara almaya çıkmak dışında pijamamı çıkarmak zorunda olmadığım için yaşadım. ayrıca gün içinde 10 cümleden fazla konuşmak zorunda da kalmadım. daha ne işte.

sonra, kısa bir düşünme sürecinin ardından antisosyal kişilik bölünmesi evrelerimden birine girdiğimi keşfettim. biliyorumki bu evreler 2 ile 10 hafta arası sürüyor, kimi zaman kalıcı hasar bırakıyor çünkü hasarların bir kısmını ortadan kaldırmak için fazla üşengeç davranıyorum, gidenler gidiyor kalan sağlar benim oluyor. Böyle böyle eledim zaten, minimalist hayat tarzımı buna borçluyum ehe.

uykusuzluk, yorgunluk ve gürültüye katlanabilme eşiğim her zaman bu kadar düşükmüydü diye düşünürken, Robin Hood zamanlarını anımsadım. O zamanlar robin Hood'un en kalabalık olduğu zamanlardı, içersi vıcık vıcık, cyak ciyak olurdu. Her tarafta böcekler gezer, bazen utanmadan milletin birasına düşerdi. Çok sinir olduğum bir adamın birasına düşmüştü, adam çağırıp birasını değiştirmemi istemiş ama ben inatla değiştirmemiştim. bi de sevdiklerime double shot votka koyardım. hatta o küçük yerde bir gece pogo yapmışlar, fakat bana özel ihtimam gösterip, bira dağıttım her an yolu açmışlar ve ben bu şamatadan hiç rahatsız olmamıştım. Burdan gece 3'te çıkar, pis bir yer vardı neydi adı, zürih ya da madrid emin değilim, dar yüksek 3 4 katlı, 4 e kadar açık oraya giderdik. bizimle beraber Robin'den çıkıp oraya gelenlerle içerdik. sonra ben 5 te eve gider, uyur 9 da derse giderdim. Bir kere bile ay çok yorgunum dediğimi hatırlamıyorum. şimdi bütün gün oturarak yaptığım bir işten çıkınca, evde çalışınca bile çok yoruluyorum. 9 saat uyumazsam ölücek gibi oluyorum. etrafta bağırarak konuşan birisi olunca önce gözlerimi kısarak bakıp, sonra tıslayarak uzaklaşıyorum. yaşlanıyor olamam yok canım. başka birşey bu, büyümek desen o da çok saçma o iş bana ve burcuya pek işlemiyor. nımm ne o zaman acaba. katlanma eşiğin neden zamanla düşüyor böyle. hah tek bir şeye katlanma eşiğin artıyor sanırım, erkeklere. Puf çok sıkıldım senden, çok saçma bi insansın hadi güle güle demek için bir haftayı zor beklerken, şimdi bu yıllar alabiliyor. ne ironik her anlamda daha sıkıcı bir hayatımız var artık.

aslında kadınlar neden çocuk ister konusuna da bir değinmek istiyorum ama şimdi gitmem lazım. yoksa balkabağına dönüşürüm

0 Comments:

Post a Comment

<< Home