Sunday, March 23, 2008

deneme

deneme, denemeeee

elini korkak alıştırmaaa

pıh pıhhh

Monday, August 27, 2007

yeni blog

çok saygıdeğer, sevgili, canımın içi, hemstır ısırıklarının kahramanı, yazları fok kışları kuzgun olmamın müsebbibi, 100 kaplan gücündeki Unka blog açtı. Kendisinin süper öykülerini yandaki unkaa linkinden takip edebilirsiniz.

Wednesday, August 15, 2007

mini mini resultlar, çalışkan discussionlar

Uzun zamandır beklediğim an geldi. Artık yazmak için bir nedenim var: Sevgili sevgilim heri poturun son kitabını ne yazık ki dün itibariyle bitirmiş bulunuyorum. Gönül isterdi olayları şöyle bi irdeleyivermek burada, anti-kahramanlara olan aşkımı pekiştirmesini detaylandırmak filan ama mesaj kaygısı güdüyorum. Spoiler vererek bünyelerde derin yaralar açmak istemiyorum.

Bittiği an ahanda napıcam bundan sonra hissiyatım, çevremin tez için gaza getirme çabalarıyla birleşti. Orda şimdi güzelim iksir dersi varken burda otobiyografik hafıza discussionı yazılır mı yaw desem de anlatamadım. Annem bak bu gece sabahlayıp bitirirsen ben de senin yanında otururum istersen dedi. Tam anlamadım ama sanırım korktuğum yerlerde elimi tutmak için böyle bir teklifte bulundu. Yine de teklifler arasında kazanan rakı-balık oldu.

Şimdi birisinin bana işte bu kitap! seni bu boşluktan ancak bu kitap kurtarır demesini bekliyorum. Bİr de "siyah hatıralar denizi"nin ne kadar şahane olduğunu, lemin yeni bir kitabını okumuş gibi hissettiğim belirtmek istiyorum. Şİmdi iki kelime daha result yazıp iki balık daha haketmem lazım (ver patiyi, al ödülü). Düğün filan onnarı da annatıcam bilahare

Saturday, July 14, 2007

oldurgaç

çok deliyim elimi kolumu nereye koyucam bilemiyorum, otobüste önümde duran adamın ensenine şaplak atmamak, yolda sakin sakin yürürken bin an durup herkese nah çekmemek ve hatta lombolikodelmondooo ya da sinan şamil saaaaammm diye bağırmamak için kendimi çok zor tutuyorum hadi reiki terapisi yaptırayım dedim. dört dün arka arkaya gidilen bu fantastik uykulu metafizik hadise sonucunda elimde şu veri vardı "binbir tane büyük hayalin var. gerçekten istersen olur bunnar" Ben dedim ki ama ben ne istediğimi bilmiyorum ki neymiş onnar. Bana dendi ki "evet zaten karar vermen lazım bi karar ver sen ne istediğine sonra ona odaklan sonra o olur işte". İşte o günden beri günde bazen iki defa olmak üzere fikir değiştiriyorum. Misal:

-yazar olucam ben. Banane ben de yazarım hem blog fotom bile yazarın arka kapak fotosu gibi. Küçük periyan mayden olurum antisosyal olurum öyle çemkirik şeyler yazarım. Doğam gereği 8 ay eve kapanma hobim var zaten arada bişiler yazabilirim. Kitabın adını kara bulut koyabilirim. Ama sorun şu kitabın dizaynı (kırmızı, gri siyah olcak kapak), arka kapağı ve adı tamam ama içine ne yazıcam. kussam içine post modern sanat diye yutturur muyum acaba?

-amaan ik cı olim ben ya. oooh öyle 2 3 sene sonra atılım yapar para kazanırım. kazandığım paralarla hobi yaparım. işte stüdyo ev tutarım. kedi alırım. yalnızca cumartesi günneri kot montum üstüne küpelerim boynumda fularım bakımlı ama bakın eskiden bende ne numaralar vardı havasında dolaşır, sevgilimle yürüttüğüm seviyeli ilişkimle steril bir hayata sahip olurum. Sorun şu ik sizin götünüze girsin dememk için kendimi uzun ve sancılı bir eğitim sürecinden geçirmem lazım.

-şimdi 1 sene burda ne bulursam yapayım hayvan gibi de kasayım, gre'de toefl'da top çekiim gideyim akademisyen olayım. Bilimsel makale yapim kalim orda hatta trafiksiz şehirlerde bahçede köpeklerim, insanlarla vıcık olma şansın olmadan sakin bi hayat süriim. Sorun şu orası da ayrı bir cehennem. "Amerikalılar hepiniz gerzeksiniz, bilim dediğiniz şey var kimsenin anlamaması için yarattığınız akademik sistemin içinde dataya işkence ederek, bükerek, çekerek çıkardığınız günlük hayatta hiç bir anlamı olmayan "significant" saçmalıklar" dememek için ciddi bir irdelememe haline bürünmek lazım ki zor.

-deli miyim ben be ev kadını oliyim ben. zengin kocam olsun ben günlerimi spor ve shopping yaparak, kocam yeteri kadar zenginse ralli yaparak, takı tasarımlarımı ve sürreal heykellerimi klas insanlara pazarlayarak, koleksiyonculuğa merak salarak ve konken, poker oynayarak geçiriim. Sorun şu hani nerde zengin koca, bulsan bile ben senden daha zengin olucam işte, ben senden daha çok şirket kurucam, ben de yapabilirimmm diye gaza gelmemek için epey bir eziklik takviyesi yapmak lazım bünyeye. zor ziyadesiyle zor.

-berduş oliim ben ya höyf. 3 gün orda, 5 gün burda takiliim. Azcık para yapınca bi gemiye aşçı olarak girip onlarla dünyayı gezim. saçımı da rasta yapiim. rasta diilim ben doğuştan dreadlock ım bunun ayrı bir felsefesi var bi kereee diye hava atim. Arada bi gelim ben artık dünya vatandaşıyım hiç bir yere ait olamam nayır nolamaz diyim. sorun şu ben gemide olmaktan korkuyorum. Hayır kesinlikle denizden değil gemiden kaçıp gidememekten. Binemem ben öyle uzun yol gemisine beşiktaşa geçemiyorum şurdan.

-hayır bir kere izmir'in bir sahil kasabasına yerleşeyim. Bana çeviri aksın ben arada takı bok püsür tapim onnarı satim. haftada minimum üç gece deniz börülcesi, beyaz peynir rakı olsun, 2 gün de şarap olsun peynirle. domatesim, patlıcanım. orda yalnız olmiim. Sorun şu bu fazla mükemmel. ben birşeyde kusur bulamayınca huysuzluk yapar huzursuzluk çıkarırım yine olmaz.

Şimdi bunnarın arasından gel de karar ver.

Wednesday, June 20, 2007

açık mektup no:2

sevgili kara bulut,

biliyorum bana hastasın. Dört mevsim bir dakika yanımdan ayrılmak istemiyor, beni şevkatli kollarınla sarıp sarmalamak istiyorsun. Tabi ki biliyorum kişisel gelişimimin en temel öğesi sensin. Senin sayende aynı gün sevgiliden ve işten ayrılma, evdekileri ağlatıp, yakın arkadaşlarımı küstürme ve hatta son parayı içkiye harcayıp tüm geceyi unutucak kadar sarhoş olup bir de üstüne öteki gün yataktan kalkama potansiyeline sahip bir insanım. Ah ama şekerim bir rahat ver, bir nefes aldır arada olmaz ki böyle. Herşeyin bir adabı var. Farkındayım seni kızdırmaya da gelmez bundan mütevelli burdan ayar verirken hafiften bir ürperme de gelmiyor değil. Yine de ama aaaa yani. Git azcık burcunun bulutuyla filan oyna. El ele tutuşun gidin çayıra çimene, kaydırak tahterevalli takılın biraz. Arkadaş da bulduk sana o kadar. Hadi canım hadi güzelim. Bir time out pliiiiz.

Saturday, June 16, 2007

wishlist

çok çok hızlı giden bir arabadayken bir anda kapıyı açıp kendimi yola atmak yuvarlanıp sürüklendikten sonra ayağa kalkıp üstümün tozunu pat pat silip ehe ehe diye gülerek koşmaya başlamak istiyorum.

Vapurda giderken en tepeye çıkıp balıklama denize atladıktan sonra sırt üstü kulaçlarla dolmabahçe'ye yüzmek orda köpek usülü silkelenmeyle suları attıktan sonra cebimden kitabımı çıkarıp okumaya başlamak istiyorum.

Birisi birgün kalabalık bir yerde bunu yapmaya gönüllü biri var mı diye sorsun, ben de "bennn, beennn" diye yerimden fırlayıp son hızla gönülü avcısının üstüne doğru koşup onu devirip koşmaya devam etmek ve sonunda avantaj kartı reklamı dansıyla şovumu bitirmek istiyorum.

ayrıca birgün köprü yolunda çok sıkılmış, bunalmış, sıcaktan baymış halde beklerken çantamdaki kasetçaları çıkarıp omzuma koymak ve arabaların üstüne çıka çıka maykıl ceksin dansı yapmak istiyorum. Bu şovumu da havada gitar çalma efektiyle sonlandırmak ve çantayi sırtına atıp aldırmaz, karizmatik, yürüyüp giderim ben oohoo pozuyla yola devam etmek istiyorum.

küçük isteklerim var benim bu hayatta.

Sunday, May 20, 2007

egocuk

hayaller ötesi kompleks bir vaarlık olan kadınların ego dinamikleriyle yönetildiğini düşünmeye başladım bu aralar. Ayrıca bir kadını ego shotlardan mahrum bırakmanın ona karşı yapılabilecek en sinsi pasif agresif saldırı olacağını da düşünüyorum. Bu zavallım id ve süperego baskısından ne yapacağını şaşırmış bilinç katmanları kararsızı ego, pörsüdümü bunalım başlıyor. Bir de mesela bazı erkekler var direk egoya saldırıda bulunarak utanmaz bir sindirme politikası yürütüyor. "Sen yapamazsın", "haha sen nerden anlıcaksın" gibi sonradan ben öyle demek istemedim canım şaka yapıyodum desteğiyle meşrulaşan bu saldırılar egoyu sarstığı gibi, ego bunu içselleştirip hakkaten yapamam sanmaya başlıyor. Sonra bir anda saldırı etkeni ortadan kalktığında bu sefer içsel süreç çekapı başlıyor. Bazı şanslı kadınlar silkinip kendine gelirken, bazı kadınlar ühüüçok yalnızım ayrıca çok da yetersizim döngüsünde kayboluyor sanırım. Bir de araftakiler var. onlar üç günü hahayt hiçbişi benden kurtulamazla geçirirken, dört gün de yalnız ve yetersiz olmalarına ağıt yakarak geçiriyor. Böyle hassas bir dengedeyken alınan dış saldırıların etkisi katlandığı gibi dış destekler de etki güçlerini kaybediyor. Bir nevi mehter bandosu hızında gelişmeler kaydediliyor sonuçta. Bu küçük adımlar sırasında kendini çotank diye ortama girerek herşeyi düzeltebilecek ilahi eller sananlar da bir süre sonra sürecin karmaşında kaybolup gidiyor. Ya onlar kayboluyor ya da sürecin içindeki kadın kara delik tadında herşeyi içine çektiği için onları da arada harcıyor olabilir bundan çok emin değilim. Sonunda bir dinginlik evresine varmak için tazmanya canavarı evresinden geçmekten başka çözüm kalmıyor. Bu arada kadının karşına başka iki opsiyon da çıkıyor. Tek başına ego tamiri ya da erkek destekli ego tamiri. Benim şahsi fikrim yollarını önlerindeki küçük çıkıntılarının gösterdiği yöne giderek bulan, bunu yapmayan azınlıktan olsalar bile bir kadının idrak sınırları dışında düz mantık yürüten hiçbir çetrefile kafası basmayan bu garip insan evledı genre'sinin faydalarının sınırlı olabilceği yönünde. Asıl iş yine insanın kendisine kalıyor heralde burdada bir takım idealler, hayaller onları gerçekleştirerek varlığını kendine kanıtlamak filan geliyordur. karışık işler çok karışık