Monday, December 04, 2006

free fall

bu başlığı daha önce attım mı acaba. çok seviyorum bu iki kelimeyi ondan orda burda kullanıyorum hep. hayatında hiç free fall yaptın mı deseler, açık açık yemez yapamam derim. başım filan döner benim yapamam öyle şeyler. mesela sanırım şu lunapark atraksiyonlarına katılmaya da teşebbüs edemem. efendim iç kulağında basınç dengesizliği olan ben (evet unka geçen gün de söyledi defolusun sen geri göndericem seni baştan yapsınlar diye) motordan, trenden inince de hemen yürümeye başlayamıyorum. Beyinsel dengesizliğime eşlik eden fiziksel dengesizliğim sayesine tam anlamıyla dengesiz bir insan oluyorum böylece.

küçüklüğümde ahtapot isimli şahene iç bulandırıcı lunapark aletine binmiş, üstüne buna benzer beş tane başka şeye binmiş, tüm bunları kendi başıma yapmak için çok küçük olduğumdan yanımda annemi de sürüklemiştim. akabinde müsait bir köşede kusmuş, eve gidene kadar her çöp tekenesine bir çıtmık kusmuk bırakmıştım. annemin durumu daha feciydi. orta yaştaki bir kadın olarak tansiyonu fırlamış, beyin kanamasının köşesinden dönmüştü.

zaten benim Türkiyenin her bir köseşsinde kusmuşluğum da var. Yine çok yıllar önce , ben ilkokuldayken, ailecek tatil yapıldığı zamanlarda karadeniz gezisine gitmiştik. benzin almak için durduğumuzda hedef kitlesi daha çok kamyoncular olan bir lokantada karnıyarık yicem diye tutturmuştum. tüm aile yeme kızım bak hasta olucaksın dese de dinlemedim. sonra o zamanlar çeşmesinden çikolaya akan sagra'lar pek meşhurdu. ordan aldığımız bir kavanoz çikolatayı ve daha sonra yolda görüp aldırdığım 100 gram yeşil eriği de büyük bir keyifle yedim.

gece yatarken annem gece 3'te kusarak uyanacağımı tahmin ettiğinden tetikte uyumuş. ve evet ben bütün geceyi banyoda geçirdim. sabah da atatürk'ün evini gezecektik, yolda ben altıma kaçırmiim diye bir bebek bezi tadında tüm popomu kaplayan bir ped desteğiyle yola çıktık. atatürkün evinin balkonuna, çöp kutusuna ve bahçesine kustum. en son babamın kucağında beni dışardaki çöp kutusuna yetiştirmeye çalıştığını anımsıyorum. ancak ülker çubuk kraker yiyerek sakinleştim o gün. hala da her fırsatta çubuk kraker yerim. ama eti olanı yeteri kadar iyi değil. bu yüzden yeşil sermayeye çbuk krakerlerimle hizmet ediyorum. yine de yaşasın çubuk kraker

1 Comments:

Blogger steerpike said...

her geçen gün daha komik yazdığının farkında mısın?
'zaten benim Türkiye'nin her köşesinde kusmuşluğum var', 'hedef kitlesi kamyoncular olan benzinci' gibi söz gruplarını okurken ekran karşısında sakin ve soğukkanlı kalabileceğimi sanıyorsan yanılıyorsun.
kalbin kadar temiz bu sayfayı bana ayırdığın için teşekkür ederim. hep arkadaş kalalım.
portatif hüseyin

9:30 PM  

Post a Comment

<< Home